Erdemir’de Sözleşme Tartışmaları: Suskun Gazeteciler ve Çıkar Oyunları

Erdemir’de Sözleşme Tartışmaları:
Suskun Gazeteciler ve Çıkar Oyunları
Sokakta duyduğum bir cümleyle başlayayım: “Sendikanın işçiye yaptığı haksızlıkları korkusuzca yazan tek kişi sensin. Ama bunu yapan biri, mutlaka Erdemir’den ya da sendikadan bir beklentisi olmadığı için yazıyordur.”
Benim için mesele çok açık:
“Ömrüme bir ömür daha katacak para, şan ve şöhret verseler, ekmeğimi çalanın bırak parasını, selamını bile almam.”
İşverenle çalışıyorum çünkü onların tek amacı üretim ve üretene saygı duymak.
Bu süreçte yazdığım hiçbir şey nedeniyle uyarılmadım, çünkü doğruları yazıyorum. Ancak, aynı duruşu Kdz. Ereğli basınında görmek mümkün değil.
Erdemir işçileri çatal kaşık sesleriyle hak ararken, gazeteciler bu sesi duymuyor.
Daha doğrusu duymak istemiyor.
Ne hak savunamayan sendikayı eleştiriyorlar ne de işverenle sendikanın ortaklıklarını yazıyorlar.
Bu suskunluk neden?
Gazeteciler Neden Sessiz?
Bugün Erdemir’de toplu iş sözleşmesi tartışmaları yaşanırken, bazı gazetecilerin bu konudaki sessizliği düşündürücü.
Bir zamanlar meslektaşlarını eleştiri oklarına tutan, etik dersleri veren kalemler bugün neden susuyor?
Cevap basit:
Çıkar çatışmaları.
Ailelerini, eşlerini, çocuklarını fabrikaya yerleştiren bu gazeteciler, işçilerin yaşadığı adaletsizlikleri görmezden geliyor.
Fabrikanın yönetimini eleştirip “zehirli” dedikleri cürufu, çıkarları koruma altına alındıktan sonra “vitaminli” diye nitelendiren bir anlayış bu.
Eğitimdeki aksaklıkları, işe alımlardaki eşitsizlikleri ve toplu sözleşmenin tıkanmasını yazmak, artık onların gündemi değil.
İşveren Üretiyor, Sendika Tıkanıyor
Erdemir işçileri haklarını ararken, en büyük engel sendikanın tutumu.
İşveren ise üretene saygı gösteriyor ve işçinin emeğinin karşılığını vermek için çözüm odaklı hareket ediyor. Ancak sendika, işçi adına mücadele etmek yerine, kendi çıkarını önceleyerek süreci çıkmaza sürüklüyor.
Bir gerçeği unutmamak gerekiyor:
İşveren, sendikayı kendisi seçer.
Çünkü sendika, işçi ile muhatap olmamak ve sadece işletmenin kârını artırmak için işverenin tercih ettiği bir mekanizmadır.
Sendika, işverenin dolaylı yoldan maaşlı bir çalışanıdır.
İşçilerin maaş bordrosundan kesilen aidatları işveren toplar ve sendikanın hesabına yatırır.
Parayı veren işveren, düdüğü çaldıran da yine odur.
İşçinin Tavrı ve Sendikacıların Sorumluluğu
Erdemir işçilerine bir tavsiyem var:
● Sendika sizin çıkarlarınızı savunamıyorsa, sendikaya karşı durmayı bilin.
●Siz sendikaya para ödüyor ve onun patronu sayılıyorsunuz.
Eğer sendikanız masaya vurup işçinin hakkını savunamıyorsa, siz de masaya vurmaktan vazgeçin ve onları masadan kaldırın.
Sorunların çözümü net:
İşverenin işçi dostu yaklaşımlarına sahip çıkın, sendikaya ise şunu hatırlatın:
“Bizim için burada varsınız, bizi savunamıyorsanız gidin.”
İşçinin hakkını savunamayan bir sendika, işverene başkaldıramazsa, işçinin yanında da duramaz.
Erdemir işçileri yalnız değildir.
Ancak bu mücadelede işçiyi yalnız bırakan gazeteciler, sendikacılar ve çıkar oyunları bu süreci daha da zorlaştırıyor.
İşçiler, huzuru ve adaleti yeniden sağlamak istiyorsa, kendi çıkarlarına hizmet etmeyen bir sendikayla yollarını ayırmalı ve haklarını savunacak yeni bir düzen için birlik olmalıdır.
Unutmayın:
Parayı veren düdüğü çalar.
O düdüğü çaldıracak irade sizde.