Ey Akrabalarına ,Hemşerilerine Öncelik Tanıyanlar !Ölen İşçi Mütahit Yada Taşeron Olursa Vicdanlarınız Sızlamıyor mu ?

Ereğli Demir Çelik Fabrikası’ndaki İşçi Alımlarına Dair Bir Vicdan Çığlığı
Hayalleri olan insanlar için ölüm her zaman daha ağırdır. Özellikle hayallerine ulaşamadan yaşamı sona erenler için…
Bugün, Kdz. Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nda yıllarca personel olma hayaliyle çalışan, sabahları umutla işine gidip gelen bir kardeşimiz daha, bir iş kazası sonucu genç yaşta hayatını kaybetti.
Üstelik yıllardır hakları yenilmiş bir şekilde.
Bu, yalnızca bir ölüm değil; aynı zamanda bir sistemin, bir düzenin kurbanıdır.
Kdz. Ereğli Demir Çelik Fabrikası, yıllardır binlerce insana iş imkânı sağlıyor, birçok aileye ekmek kapısı oluyor. Ancak, bu süreçte sorgulanması gereken birçok adaletsiz uygulama da ne yazık ki göz ardı ediliyor.
Fabrikada işçi alımlarında kırıkkale ve karabük ağırlıklı olma ya da belirli bir okul işaret edilmesi haksızlık değil de ne ?
Kdz Ereğli çocukları dururken , komşu şehirlerden gelenlerin öncelik kazanması ciddi bir rahatsızlık yaratıyor.
Bu durumun sorumluluğu yalnızca işverenin değil, aynı zamanda sendikaların, Kdz. Ereğli’deki siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının da omuzlarındadır.
Taşeronların ve Müteahhitlerin Görmezden Gelinmesi
Fabrikada yıllardır taşeron ya da müteahhit bünyesinde çalışan, fabrikanın en küçük detayına bile hâkim olan işçiler neden kalıcı personel yapılmıyor?
Bu insanların emekleri, deneyimleri neden hiçe sayılıyor?
Sendikacılar, siyasiler ve bu şehirde “dengeyi” kurduğunu iddia eden diğer yetkililer, bu duruma neden sessiz kalıyor?
Bugün fabrikada taşeron ya da müteahhit olarak çalışan birçok insan, iş kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor.
Bu insanlar, iş aşkıyla, umutla çalışırken yalnızca fiziksel bir ölümü tatmıyor; yıllardır hak ettikleri değeri görememenin yarattığı bir “adaletsizlik ölümü”nü de yaşıyor.
Bu reva mı?
Bu adil mi?
Deneyimin Yok Sayılması
Endüstri Meslek Lisesi mezunu olma şartı, belki teknik bir gereklilik olarak görülebilir. Ancak, 15 yıldan fazla fabrikada taşeron olarak çalışan, işine hâkim olan birini sırf bir diplomaya sahip değil diye dışlamak ne kadar doğru?
Oysa bu insanların yıllarca kazandıkları deneyim ve uzmanlık, fabrikanın geleceği için büyük bir kazanım olabilirdi.
Peki, neden bu hizmet süreleri bir kıstas olarak kabul edilmiyor?
Sendikalar ve Ayrımcı Politikalar
Sendikaların kendi çıkarlarını koruyarak yaş sınırı talepleri sizce bir planın parçası değil mi ?
Yaşı 32 olsun ısrarı kimin?
Alımlarda haksızca belirli gruplara öncelik tanınması, bu düzenin en büyük sorunlarından biri.
Fabrikada 5 yıldan fazla hizmet vermiş işçilerin kalıcı personel yapılması neden bir türlü gündeme getirilmiyor?
Bu kadar açık bir haksızlığı görmemek mümkün mü?
Kimler ve Nasıl Alınıyor?
Bugün Endüstri Meslek Lisesi mezunu olmayan birini, iş başvurusu yaptığında reddediyor, “üzgünüz, olmaz” diyorsunuz.
Peki, sanat okulu mezunu bile olmayan gazetecilerin eşleri, yakınları, akrabaları bu fabrikaya nasıl alınıyor?
Bu insanlar mülakatsız şekilde hangi yollarla işe giriyor?
Bu sorular, artık kamuoyunda yüksek sesle soruluyor.
Kimi Yusuf ‘in ismini veriyor ?
Kimi Oktay Beyin ,
Kimi de yaver Kemal’in ???
Kim, hangi kapalı kapılar ardında bu kararları alıyor?
Bu İsimlerin hiç birini biz vermiyor biz uydurmuyoruz!
İşlerini yaptıkları kişiler onların ismini veriyor hatta kendisine şantaj yapıldığını iddia eden ve her yerde o kişiyi konuşan eski belediye başkanı diyor ” Bana şantaj yaptı benden 200.000 istedi bende Oktay abiyi aradım abi yaptığınızı beğendiniz mi ya bunun soktuğunuz yakınını işten atın yada benden uzak tutun”
Neden bir kişi şantaj yapıldığı anda Oktay abisini arar?
Sorular çok …
Adalet ve Hakkaniyet Zamanı
Bu yazıyı, Kdz. Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nda yıllardır çalışan ama hak ettiği statüye bir türlü ulaşamayan taşeron ve müteahhit işçilerin sesi olarak yazıyorum.
Bu insanların haklarının artık teslim edilmesi gerekiyor. .
Beş yılı aşkın süredir fabrikada emek verenlerin kalıcı personel yapılması bir yasa haline gelmelidir.
Eğer bu düzen değişmeyecekse, haklarını savunacak örgütlenmelerin ve bu uğurda sesini yükseltecek cesur bir duruşun zamanı gelmiştir.
Adalet ve hakkaniyet için adım atmak, yalnızca bir tercih değil; bir insanlık meselesidir.
Bugün değilse, ne zaman?